Ana içeriğe atla

Manisa-Salihli(Sardes)- Alaşehir-Sarıgöl Gezi Rehberi

Merhaba , Avrupa yazılarından sonra memleketimden de bahsetmeden olmaz dedim. Manisa ülkemizin batısında yer alan, İzmir'e yaklaşık yarım saatlik mesafede bulunan Şehzadeler Şehri diye geçen ilimiz. Ben aslında Manisa'ya oldukça uzak bir ilçesinde oturuyorum. Sultaniye çekirdeksiz üzümüyle dünyanın bir çok yerine ihraç edilen Sarıgöl :) . 

SARIGÖL


Sultaniye çekirdeksiz üzümü

Sarıgöl,rivayetlere göre önceden bir göl imiş. Şimdi bu gölün bulunduğu yerde yerleşim yeri kurulu.İlçe merkezinde nüfusu yaklaşık 13.000 olan bu ilçemizin temel geçim kaynağı çiftçilik. Alaşehir,Sarıgöl çevresinde yetişen Sultaniye üzüm halkın birçoğuna da gündelik iş imkanı sağlamaktadır. 

Eylül'de bağbozumu zamanında Sultaniye Üzüm Festivali yapılmakta, 10 yıldır yapılan bu festival panayır havasında, il ve  ilçe dışından gelen satıcıların (giyim,yiyecek,el emekleri vb.) stantları,yabancı ülkeden gelen bir grubun halk dansı ve üzüm yarışmasıyla geçen, yerel ve ünlü sanatçıların konserleriyle sonlanan  3 günlük bir süreçten oluşuyor.10.Festivalden geriye kalan görüntülerden bir kaçı..
 

Festivalden görüntüler
Yöresel yemeklerinden bir kaçı pidesi ünlü oldukça, keşkek (ben çok severim Türkiye'nin bir çok yerinde de olabiliyor.),üzüm köftesi.
 

ALAŞEHİR

Sarıgöl'e 20km mesafede bulunan Roma döneminde "Philadelphia" adıyla anılan Alaşehir... Philadelphia ismi Türkçede, ‘kardeş sevgisi' anlamına gelir. Amerika'daki New Philedephia'nın kurucları da buradan önce İspanya daha sonra Amerikaya gidenler tarafından kurulduğu da bir not olarak kalsın. Philadelphia'nın kuruluşu Attaloslar Kralı Attalos II'ye dayanır. MÖ 159 yılından başlayarak başkent Bergama Krallığının yönetimine geçen II. Attalos, kurduğu şehirlerle ve kültüre verdiği destekle ün yapmıştır. Turizm şehri Antalya da II. Attalos tarafından kurulmuştur ve Attaleia (Tr. "Attalos şehri") denilmiştir. Attalos kendisinden önceki kral olan ağabeyi Eumenes'i çok seviyordu. II. Attalos bu sebepten "kardeşini seven" diye çevrilebilen "Philadelphus" lakabıyla bilinirdi. Philadelphia şehrinin madeni paraları da birbirine tıpatıp benzeyen bu iki kardeşin görüntüsünü taşır. Onların birbirlerine duydukları kardeş sevgisi de yeni kurulmuş olan şehrin adında ifadesini bulmuştur. 

Hıristiyanlığın yedi kutsal kilisesinden (Efes(İzmir), Smyrna(İzmir), Bergama(İzmir), Sardes(Salihli), Laodekia(Denizli), Thyateira(Akhisar) ,Alaşehir(Philadelphia)) biri de burada bulunuyor. St. Jean kilisesinin şu anda 3 ayağı bütün halinde 1 tanesi ise yıkılmış durumda.(Müzekart  geçerli :)) Alaşehir'e giderken yanımda bulunan Fevzi Dayımın Alaşehir'deki arkadaşlarının birinin evi bu yıkık kolonun üzerinde bulunuyormuş.Böyle de maalesef eski medeniyetlerin yerleşimine,sanatlarına ve mimarilerine verdiğimiz değer! ortaya çıkıyor. 
                        


St. Jean Katedrali
Yolumuza devam ederken Kurşunlu Han'ın restorasyonları devam ettiğini görüp içeri giriyoruz. Mimarla biraz sohbet ediyoruz. Kurşunlu Han adı tepesinin kurşunla kaplı olmasından geliyor. Sadece dehlizleri sağlam olan bu yapıyı yeniden kullanıma açılmasına az bir vakit kalmış gibi görünüyor. Ahır olarak kullanılan bazı kısımlar halen orjinalliğini korumakta.Aşağıda atların bağlandığı yerleri görebiliyoruz.
                 
                        


Kursunlu Han

Acıktık... Alaşehir'den başka hiçbir yerde bulamayacağınız Alaşehir'in meşhur kapama yemeğini tatmak için Hakkı Ustaya geliyoruz. Dışı yufkayla kaplı köfteler hazırlanıp kızgın yağda pişiriliyor. Sıcak servis edilen kapamalar soğumadan midelerimize iniyor.


Kapamacı Hakkı Usta

Alaşehir'de mesleğim gereği Jeotermal Santralini  de  geziyorum. Bir anda suyun fışkırmasıyla oluşan bu enerji kaynağı elektrik üretiminde kullanılıyor. Bir çok firmanın kuyular kazdığı bu bölgede bulunan bağlar fışkıran sıcak su sebebiyle zarar görüyor. 24MWlık kurulu gücünde olan Türkerler jeotermali gezmeye başlıyoruz ve bilgi almaya devam ediyoruz. Santral sonrası suyun kaynağını da görmek için yola koyuluyoruz.




 SALİHLİ(SARDES)


Türkiye , geçmişte yaşayan medeniyetlerin bırakmış olduğu eşsiz yapılara sahip. En büyük katkıları ülkemizin birçok yerinde bulunan antik kentler. İyonyalılar,Lidyalılar,Miken gibi birçok uygarlığın bulunduğu Ege'de   sıradaki yazımız Lidyalılar hakkında.
                                                                          Gymnasium


Sardes antik kentinde  birçok önemli nokta var. Yukarıdaki Gymnasium arkasındaki hamamla birleşik bulunmaktadır.Roma döneminden kalan bu yapı restorasyonuyla birlikte günümüze kadar gelmiştir.(Minik bir bilgi: restorasyon Amerikalılar tarafından yapılmış) Söylentilere göre  gymnasiumunun geniş bahçesinde memleketin genç erkeklerini çıplak çıplak koşturup pazardan elma alır gibi beğendiklerini seçer, haremine atarmış :). Mimari özelliklerine gelirsek yapı 3 bölümden oluşuyor. Hamam, mermer avlu ve Palaestra dan oluşmakta. Sütunlar erken Bizans dönemi özelliklerini yansıtan yapı oldukça gösterişli. 


Gymnasiumdan sonra Anadolu ve Avrupa'nın ilk antik Sinagog'u da Sardes'de :) 



Resimde görülen elbette bugünkü hali değil :) Beth Hatfusoth, Diaspora Museum Tel Aviv'deki maketi. Aşağıda da bugünkü hallerini görebilirsiniz. Mozaiklerin çoğunu hala bugün görebilirsiniz.                        

Orta bölümde havuzu andıran bir küp  bulunmakta. Zemin mozaiklerle kaplı olan bu kısma havuzlu salon denmekteymiş. 


Buradaki ören yerinde zamanın Yahudileri için yapılan dükkanlar bulunmakta.bulunmakta. Buradan sonra Artemis Tapınağı var sırada. Tapınak için yürümek lazım biraz. Buradaki Artemis Tapınağı oldukça korunaklı biçimde. Örenyeri için aldığınız biletler burada da geçerli. Helenistik dönemde Artemis için yapılmış bir tapınak.Tapınak benzerlerinin ilki ve de en büyüğü olma özelliğini taşıyor. Duvarlardan birinde paranın icadından sonra ilk bankacılık işlemlerinin burada yapıldığını işaret eden yazıt bulunmakta.Aynı zamanda İncil'de adı geçen 7 kiliseden birisi de burada.Yukarıda bir diğerinden bahsetmiştik.(Philedephia-Alaşehir). Şarjım bittiği için internetten bir fotoğraf bırakıyorum buraya.
  
Salihli'de ne yenir derseniz odun köftesi çook meşhur.Etin lezzetini alabileceğiniz,karabiber ve tuz katılmadan kuzu etinden hazırlanan köfteler mutlaka denenmeli. Salihli'de en meşhuru Değirmen restaurant. Paşa da çok sevilen yerlerden biri. Fiyatlar makul. Afiyet olsun:)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ

Öncelikle Osman Hamdi Bey’e yapmış olduğu kazı çalımaları ve bu müzeye getirdiği çok önemli eserlerden dolayı teşekkür ederim. Müzenin her parçasını ve bölümünü sindire sindire gezmek için çok daha fazla vakit ayırılmalıdır. Giriş için İş Bankası Maximum kredi kartımı kullanarak ücretsiz gezdim. Eski yazılara bakarken, lahitleri ve bir çok tarihi yapıyı gezerken tarihi yaşar gibi oldum. İsminin çoğul olarak kullanılmasının nedeni, idaresi altında Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ayrı müzeyi bulundurmasıdır. ESKİ ŞARK ESERLERİ MÜZESİ Sümerlerden kalan bir evlilik cüzdanı, nişanı bozan bir erkek hakkında alınmış bir mahkeme kararı, bir cinayetle ilgili mahkeme kararı, hatta sümer döneminden iş mektupları… Atasözleri kitabı, Hammurabi yasası Eski şark eserleri müzesi, 1883 yılında osman hamdi bey tarafından güzel sanatlar okulu (eski adı sanayi-i nefise mektebi) olarak yaptırılmış, 1917-1919 ve 1932-1935 yıllarında müz

Topkapı Sarayı

Bugün Türkiyeden bir yazı koymak istiyorum. 3 kez ziyaret ettiğim Topkapı Sarayını yazmak istedim bloguma.  Fatih Sultan Mehmed’in 1453 yılında İstanbul’u fethetmesinden sonra 1460 yıllarında yapımına başlanan ve 1478 yılında tamamlanan Saray; Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasındaki tarihi İstanbul yarımadasının ucundaki Sarayburnu’nda bulunan Doğu Roma akropolü üzerindeki 700.000 metrekarelik bir alan üzerine kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmed’den itibaren otuzbirinci padişah Sultan Abdülmecid’e kadar yaklaşık dört yüz yıl süreyle imparatorluğun idare, eğitim ve sanat merkezi olarak kullanılmıştır. 19.yüzyılın ortalarında hanedanın Dolmabahçe Sarayı’na taşınması ile terkedilmiş olmasına rağmen önemini her zaman korumuştur. Saraya ilk giriş Saltanat Kapısındandır(Bab-ı Humayun). I.Avlu olan bu meydanda Aya İrini kilisesi vardır . Birçok sanat etkinliğine ev sahipliği yapan kilisenin en belirgin özelliği camiye çevrilmemesi ve günümüze kadar değişiklik olmadan gelen Biz

Çevreyle uyumlu estetik yapılar(Hundertwasser) ve Eğlenceli Lunapark Viyana-2

Opera'dan çıktıktan sonra rasgele yürümeye başlıyoruz. Viyana'da her yerde bir müze,saray,anıt vb. görebilirsiniz. Önümüze yine Viyana'nın en önemli saraylarından birisi,Hofburg İmparatorluk Sarayı geliyor. Habsburg Hanedanlığı'nın gücü arttığında genişletildiğinden bu sarayda hemen hemen her tarzı bulabiliriz,gotik tarzdan art nouveya kadar.Günümüzde bu muazzam kompleks Viyana Ulusal Kütüphanesi,İmparatorluk Hazinesi, Müzik aletleri koleksiyonu ve silah koleksiyonundan oluşuyor.Hemen yanında İspanya Binicilik Okulu, Etnografya müzesi de bulunmaktadır. Önünde büyük bir yeşillik alan(Heldenplatz) bulunan bu saray hakkında bilgi edinirken biraz dinleniyoruz.                                  Hofburg Sarayı'ndan görüntüler Burada biraz dinlendikten sonra yeniden dolaşıyoruz. Bu kez sırada Viyana'nın ünlü renkli ressam ve mimarı Hundertwasser yapıları var. Hundertwasser ,düzensiz formları kullanıyor ve manzaranın doğal özelliklerini içeriyor. Hundertwass